7 Eylül 2011 Çarşamba

Elveda 23. Yaz

Hava sıcaklıkları hala 35'in üzerinde seyir etse de bir yaz mevsiminin daha hayatımızdan geçip gittiğini dün akşam Öyle Bir Geçer Zaman ki dizisiyle anlamış bulunmaktayız sayın seyirciler. Eğer bir anı defterim olsaydı onu dolduracak çok şey yazabilirdim bu yaz için. Dizi filan izlemem fakat reytinglerde ne var ne yok diye genelde bakarım. Dün gece Türkiye'nin %6o'ı Öyle Bir Geçer Zaman ki izlemiş. Bu da her zaman bahsettiğim Aziz Nesin hipoteziyle eş değer olacak ki diğer %2o'si sabah 11.oo sularındaki Doktorlar'ı reyting kralı yapmış.

Sadece benim milletim mi bu kadar aptal diye sormuyor değilim hani? Kusura bakmayın ama bu ülkede reyting alan dizi, film ya da yarışma genelde alt sınıflara hitap ediyor. Alt-üst sınıfı dediğim zengin-fakir ayrımı değil tamamen akıl ve mantıkla ilgili birşey. "Sadece bende mi sorun var acaba?" diye kendime sormadığım için de çok mutluyum ayrıca...

Geçen akşam Human Planet'in bi bölümünü izledim. Gerçek hayatta neler olup bittiğini bilmeyen insanlar var hala. Yağmur ormanlarında sıkışıp kalmış, dış dünyayla ilgisi olmayan insanlar... Aslında gerçek hayatı yaşayan insanlar. Bizim gibi, 'insanların yarattığı bir dünyaları' yok onların. Tanrı'nın verdiği nimetlerle yaşayıp, para-mara derdi olmayan insan bunlar. Şimdi Tanrı dedim diye hiç kimse bana Cennet'e mi Cehennem'i mi gidecekler onlar? diye sormasın. Oralara daha giden de yok zaten. 2o11 yılında hala bu soruların cevaplarını almak isteyen gençleri görmek insanı rahatsız ediyor.

Sevdiğim iki mevsim yaz ve kış. Biri benim doğduğum diğeri de sevgilimin doğduğu yaz mevsimi olduğundan değil. Kışın üşüyüp sevgiliye sarılma isteğinden ya da onunla beraber denize girme hevesinden olabilir. Denizsiz yaşayamam. Tabi sizin zannettiğiniz boğazı olan kara denizler değil bunlar. Masmavi, dibi görünen, altınkumlu denizler. Tabi bununda sakıncası yok değil. Suyun altı göründüğünden denizde sevişirken bazı problemler yaratabilir.

Kum, güneş, deniz deriz de bu yazın en iyi şarkılarını da söylemek gerekirse ben; Welcome to St. Tropez (DJ Antoine vs. Mad Mark Remix) ve Alexandra Stan - Mr. Saxobeat derim. Tabi şarkılar Eylül ayında vaadesini tamamladıklarından apaçi şarkısına döndü o da ayrı konu.

Saxobeat'in üzerinde fazla durdum biliyorum ama nasıl durmayayım ki? Küçükken biz erkeklerin söylediği; "Alexandırrrrr, s.k sallandır, indir, kaldır, havalandır" tekerlemesinin bire biri şarkı. Kadının adı da Alexandra olunca bizden mi araklamış acaba diye sordum kendi kendime. Şarkının sözleri de şu işte; "indir kaldır ferahlandır, harekete geçir beni..." Bilirsiniz Rumenler yaz şarkısız kalamaz. Alexandra'nın  Inna'dan sonra patlaması da büyük başarı. Tabi şarkıları bel altı lolipop tadında olduğundan ilgimiz ondan herhalde.

Bu yaz beni en çok üzen şey her Fenernahçeliyi üzen konulardı. Hakedilen bi şampiyonluğun gölge düşürmek için elinden geleni ardına koymayan imamın futbolcuları Türkiyede son Cumhuriyet'i de yıkmak için çabalıyor ve biz böyle söylediğimizde siz de buna gülüyorsunuz ya Allah belanızı versin. Şikeli-mikeli değil şakalı-şukalı bir iddia bunlar. İnanın bu badem bıyıklılar sonunda istediklerini ulaşacaklardır. Şuan bahsettikleri şike görüntülerini fotomontaj yapmakla uğraşmaktadırlar. Onlar istedikleri gibi birini suçlayabilir ve istedikleri gibi suçlu da çıkarıp yargılayabilirler. Hatta olduğu gibi yargılamadan bile infaz edebilirler. Artık el atmadıkları hiç bir şey kalmadı malesef. Deniz feneri derneğinde de açıkca ne yaşandığı belli oluyor zaten. Fazla konuşmamıza gerek yok. Adamların şu bizim aptal Türkler'in üzerinde o kadar büyük etkisi var ki daha 2 ay öncesine kadar el sıkışıp, kardeş kardeş anlaştığı Suriye Devlet Başkanını şuan düşman ilan etti. Suriye'ye girmek için de 15-20 sene önceki Abdullah Öcalan'ın Suriyede'ki fotoğraflarını yayınlıyorlar. Ulan imansız şimdi niye çıkarıyorsun o fotoğrafları. 5 sene önce aklın nerdeydi? Bunca şehit verirken İsrail'e atıp tutmada ayrı hikaye. Gündem değiştirmekte üstlerine yok. Sıkıştıkları anda Fenerbahçe-Ergenekon...

Işık Koşaner'in sesin kaydedip, başkalarının eline veren o vatan hainleri ordunun içinde şuan üst makamlara gelirken Işık paşa'ya şantaj edip istifa ettirmeleri... Bu bir tam şerefsizliktir. Açıkcası ben uzun zamandır ordumuzun generallerinden nefret etmekteydim. Hele hele bana ismi gıcık gelen Işık paşadan bile. Fakat o ses kayıtlarından anladım ki bu adam için bile şehit olurum ben. O konuşmalardan sonra bir genelkurmay başkanı istifa nasıl edebilir ki? Evinin badanasını erlere yaptıran üstlere kızdığı için mi istifa etti bu adam? Çok yazık çok. Ülkenin düştüğü duruma bak. Ordunun en yüsek mertebesindeki adam dinlenebiliyorsa bu ülkede şehit vermemiz çok normal. Ben hainleri sadece dağda zannederdim oysa...

Geçelim sizin Facebook'tan tanıdığınız ya da artık Facebook şairi desek yerinde olur sanırsam; Can Yücel'e. Adamın mezarına utanmadan şarap döken zihniyet ve ondan daha pis bi zihniyete sahip olan mezar yıkıcıları. İşte ben bu ülkeden bu yüzden nefret ediyorum. Tamam adamlar şarap dökmüş, olabilir. Vasiyet diyolar ama yok öyle bişey, adamlar şairleri karıştırmış o kadar. Çift hata birden yapmış E peki sen be imansız? Senin dininde mezara saygı, ölüye saygı yok mu? Sen bunu yaparak sevap mı kazanıyorsun? Senin yaptığın daha büyük bi hata değil mi? Şarapçılar tarafımda olduğum da zannedilmesin hani. Hepiniz aynı ama ayrı boksunuz. Türkiye'den değil de Türklükten iğrenme sebepleri bunlardır işte.

Ne biçim milletiz lan biz? Dün milli maç oynanıyor, bütün dünya bizi izliyor. O şerefsiz sözde Uefa başkanı Platini maçı orada izliyor. Zaten adam Fransız, sen bir de utanmadan havai fişek patlatıp insanlara zarar veriyorsun. Gurbetçisi filanı yok işte. Anlayın artık adamların niçin Türklerden nefret ettiklerini, neden bize barbar dediklerini. Gerizekalı bir milletiz yalan mı? Bu arada bu millet Arda'nın deyimiyle tüm halklardan oluşur o da biline.

0 Kendini Yoran Yorumcu:

Tavsiye Etmem

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...